Seksen yaşında bir adam, sevgili karısı trajik bir şekilde kendi canına kıydığında kendini derin bir umutsuzluk ve kafa karışıklığı içinde bulur. Keder tarafından tüketilen, farkında olmadan gerçekliğin kırılgan ve anlaşılması zor bir kavram haline geldiği göz korkutucu bunama uçurumuna dalar. Bu yürek burkan olayın bir aracı görevi görerek, yalnızca kendi varlığını tehdit etmekle kalmayacak, aynı zamanda çok sevdiği ailesinin hayatını da tehlikeli bir tehlikeye atacak, açıklanamayan ve tüyler ürpertici olaylar zincirini harekete geçireceğini bilmiyor. Adamın zihni, parçalanmış anılardan ve çarpık algılardan oluşan bir labirent haline geldikçe, somut dünya ile ruhani alem arasındaki sınırlar bulanıklaşmaya başlar.