Roger Bladecut’un evinde yankılanan eski kasetler, geçmişin lanetini bugüne taşıyordu. Kayıt cihazlarının mekanik tıkırtısı, karanlık bir ayinin ritmi gibi yankılanırken, Abbie’nin elleri titredi. Babasının gözlerinde yanan soğuk, acımasız ışık, onun da bu yola girmesi için sabırsızlanıyordu. Ama Abbie’nin gözleri, ilk aşkının naif sıcaklığında başka bir dünyayı görmüştü. O, kanlı bir imparatorluğu büyütmek yerine, onu yıkmanın hayalini kuruyordu. Ancak karanlık sadece miras alınmaz; bazen, içine işleyerek bir gölge gibi seni takip eder. Eğer Abbie geri dönüşü olmayan bir seçim yaparsa, kimliğiyle birlikte varlığını da silmiş olur muydu?